Varsa soğuk bi kahvenizi içerim, teşekkürler!

Meğer ilk yazı için, yağmurlu ve hafif rüzgarlı havayı bekliyormuşum.
Yaklaşık yarım saat önce bi kahve demledim. Niyetim kahvemi yudumlarken, video çekmek istediğim bir yoga dersi ile ilgili biraz araştırma yapmak, ilham toplamaktı. Tam oturdum derken, aklıma geceden suda beklettiğim fasulyeler düştü. Kalkıp onları sudan çıkarıp, haşlamaya karar verdim. Mutfağa girmişken, gözüme çarpan bir iki bardağı da makineye attım. Sabah yaptığım kurabiyelerin soğuduğunu fark edip, onları dolaba kaldırdım. Mutfağı kapattım ve o esnada zil çaldı. Kedişlerin maması bitmişti, o gelmiş. Kapıda kartla ödeme yapacaktım. Pos cihazi bir türlü çekim yapmadı. Cihazı alıp evin içinde 3-4 defa denedim.Her denemede 1 dk bağlantı kurmaya çalıştı. 1 dk ne kadar uzun sürüyormuş diye düşündüm. Kapıda bekleyen adamcağıza sürekli ''alla alla olmuyor sanki'' diye sık sık açıklama yapma gereği hissedip gerildim. En sonunda Serhat olaya el atınca iki denemede işi halletti. Şahane! E, çocuklara da yemek vereyim biraz acıktı yavrucaklar. Fasulyeler de fokurdamaya başlamış, suyunu döküp yenileyeyim.
Ve nihayet, aklıma geldi. Benim sıcak bir kahve olacaktı. Ama artık sıcak değildi. Onu içerken bir yandan da yoga dersi ile ilgili araştırma yapacaktım değil mi? Ama şu an hiç yapasım yok.
Sonra birdenbire, ama sahiden birdenbire, yağmur yağmaya başladı. Evin içine tatlı bir rüzgar dolmaya başladı. Camlara vuran yağmur damlalarının pıtır pıtır sesleri beni kendime getirdi. Bu kendine gelme anları, nadiren tüm gerçekliğiyle yaşanıyor. Belki birkaç saniyeliğine, seslerin daha net duyulduğu, sıcaklığın daha çok fark edildiği, yanaklarında, yüz kaslarında hissettiğin minik bir çözülme, bir rahatlama anı. Gerçekten kendinde olduğun bir an.
Kahveyi bardağa boşaltırken, kurabiyeleri dolaba kaldırırken, fasulyenin suyunu dökerken, pos cihazı ile oturma odası ve kapı arasında gidip gelirken, kedilere yemek verirken olmadığın kadar ''kendinde ve anda'' olma hissi. Bir kaç saniye de olsa iyi geldi.
Bazen düşünüyorum, sevdiğim şeyleri yapma isteğimle bile kendimi sıkıştırıyor olabilir miyim diye? Muhtemelen öyle. Kahve ve video çekme fikri için araştırma anına geri dönelim.
Tamamen içimden geldiği için bu videoyu çekmek istiyorum. Kimse zorlamadı. Sevdiğim ve iyi geleceğini düşündüğüm herşeyi paylaşmayı seviyorum. Yani sevdiğim birşey için harekete geçmem gerekiyor. Kendi kendimi motive eden benim.
Peki o zaman, neden kendi planlarıma uymakta zorlanıyorum? En az yapmaya mecbur olduğum bir işe odaklanmakta zorlandığım kadar zorlanıyorum. Sonuç olarak o konu bir ilerleme kaydetmezken, arada birbiri ile alakası olmayan bir sürü başka iş yapılıyor. Ve kahve soğuyor. Ama işte bir yağmur yağıyor ve an yeniden tüm canlılığıyla yaşanmaya başlıyor.
Soğuk kahvemi yudumlarken, eve yani bloga bir yazı bırakmak istedim. Geri döndüm çayı koyun, demiştim. Kısmet soğuk kahveyeymiş.
Ama konuşmak iyi geldi. Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Sanırım ''yapacağım'' dediğim şeyler bu aralar bana ''yap da görelim'' diye dönüyor. O yüzden kendimi serbest bırakıyorum. Neler olacak veya olmayacak, görelim. Gün uzun.
sevgiler,
ilham kedisi



GÜNCELLEME:
O ''ah yağmur, ne güzelsin'' dediğimiz, yağmur değilmiş. Taş yağar gibi yağan dolu ile haber veren, iklim kriziymiş. Soğuk kahve değil de, artık soğuk su içsek iyi olacak.Hep beraber.


Yorumlar

Popüler Yayınlar