Ana içeriğe atla

Yaşam koçum

Pes! Özledim ve yettim gayrı!
Yeni hayatıma hala alışamadım be sevgili blog, bir türlü ayak uyduramıyorum. Neye yetişmeye çalışsam bir şey eksik kalıyor. İşte de böyle özel hayatımda da. Ve sen sevgili blog, özel hayatımda eksik bıraktıklarımın başındasın sanırım şu son zamanlarda. Ne yapıcam böyle bilmiyorum. Bir yaşam koçum olsa keşke...Şimdilik sadece komidinimin üzerinde küçük bir koç figürü var o kadar. Bir başlangıç sayabilir miyiz bunu da?


 Madem sevgili koç için odaya girmiş ve bir fotoğraf çekmiş bulundum, odamdan bir kaç fotoğraf daha ekleyeyim mi ne dersiniz? Pek çok hobi ve alışkanlıklarımı İstanbul'a gelirken yanımda taşımamış olsam gerek. Çünkü bana ait olan ve keyif almamı sağlayan çoğu şeyi yapamıyorum. İşin kötüsü yerine yenilerini de koymuş değilim. Ama bu her şey için geçerli değil neyse ki... Pek azı benimle ve bunlardam biri kartpostallarım!
Buraya taşındığımda ilk kontrol ettiğim ve sevindiğim şey kişisel bir posta kutumun oluşuydu. Her gün mutlaka kontrol ettiğim ve eğer şanslıysam içinde dünyanın bi ucundan benim için çıkagelmiş bir kart ve bana yazılmış bir kaç satır hayat hikayesi bulduğum bu posta kutusu sayesinde motivasyonum hala ayakta.
Bir gün oturdum ve şu ana kadar Postcrossing'den aldıklarımı, zamanında arkadaşlarımdan gelenleri ve sevip kendi aldıklarımı saydım. Hepsini önüme açtım ve karşımda duran boş duvara baktım. Yapmak istediğim şeyi biliyorum. İhtiyacım olanlar; bir kaç çivi, keten ip, minik mandallar ve çekiç. Hepsi vardı da bir çekiç yoktu. O gün sırf bu iş için çarşıya çıktım ve çekiç aldım. Bu detaya girdim çünkü çekiç var mı diye sorduğum bir dükkanda var ama böyle deyip bana balyozu gösteren satıcı geldi aklıma. Tövbeler olsun !
Her neyse, gelelim sonuca. Ta taa taa!

Yenisi geldikçe bir mandalla ucuna ekliyorum ve böyle uzayıp gidiyor bu kartpostaldan sarmaşık. Odamın dekorasyon işi bitmedi hala. Yarım kalan şeyler var. Mesela yeni yıl yazısında bahsetmiştim ışıklı bir köşe istiyorum diye. Bakalım sıra onda. Sonra dev bir dünya haritası istiyorum tam yatağımın baş üstüne.
Son zamanlarda odamda hayalini kurduğum tek bir şey var, "kış" ! Çünkü penceremden bakarken hiç yağmur yağmadı ben buraya geldim geleli. Hiç rüzgar esmedi yanaklarıma. Bir de düşünüp heyecanlandığım bir kar manzarası var. Mesela bir gün uçuşa gitmek için kalkmışım ve bir de bakmışım ki kar yağıyor. Ya da ne bileyim ben gelene kadar bahçede kar tutmuş falan. Yaz çok uzadı çok, ondan hep bunlar. Sevemedim hiç şu mevsimi.


Bahçedeki kedilerim hiç yaklaşmıyordu bana. O kadar kedi olsun bi bahçede ama beni görünce jet olup kaçışsınlar! Sonra bir gün bir şey oldu ve bir tanesi arkadaş olmamızın uygun olabileceğini düşünerek bana sokuldu. Tedirginliğini atması iki gün sürdü ama şimdi bahçeye çayımı gazetemi alıp çıktığım zamanlarda kucağıma kurulacak ve mırmır titreşimini açacak kadar samimiyetimizi arttırdık. Bu da benim için güzel bir haber çünkü kedisiz bir yeni yaşam benim için en alışılmayacak şey. Kedi yok, ilham yok, yeni yazı yok gördüğünüz üzere. :)

Bahçedeki kedimin adı Behlül bu arada. Tanışınız lütfen :)

Bu barışmanın şerefine ben de temizmama.com 'dan 15 kg (yıllık stok olarak) kedi maması sipariş ettim ve şimdi her gün bahçede ziyafet var. Bu da mutluluk sebeplerim arasında.
Dağınık ve uzun bir yazı oldu ama yazarken fark ettim ki aslında çok da kötü bi durumda değilmişim. Keyifli uğraşlar için uğraşlarım varmış. Birebir eskisiyle uyuşmuyor olması bende bir eksiklik hissine sebep oluyordu ama şimdi bakıyorum da iyiymiş be yine de :) Bak keyfim geldi yerine iyi oldu yazdığım.Sonuna kadar dayanıp okuyanlar oldu mu bilemiyorum ama uzun süre sonra sahalara dönünce uzatmadan olmazdı dimi ama?
Sevgiler,
İlham Kedisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meydan Okuyorum!

Ben geldiiim! Hem de öyle bir geldim ki, ellerim kollarım dolu bir şekilde! Evet, bir sürprizim var. Bu blogda daha önce yapılmamış yepyeni bir şey ile çıkageldim yine. 2017 hayatımda olduğu kadar blogumda da türlü türlü yeniliklere ev sahipliği yapıyor. Hazır lafı gelmişken şimdiye kadar çok sevdim kendisini, umuyorum aramız açılmaz diye de belirtiyor, yeni yılın kulağını ufacık bir çekiyorum. Her neyse, gelelim sürprizime... Hazır mıyız?  Ver trampetlerle gerilim müziğini hızlı hızlı;   ''  tıpıtıpıtıpı tııııııp''... Duyduk duymadık demeyin! Bu bir   CHALLENGE   , bir    SALANJ   bir   MEYDAN OKUMA  yazısıdır! İstenilen  herhangi bir şekilde adlandırmak ve hunharca katılmak serbesttir! Hodri meydan demeden önce konuyla ilgili bahsetmek istediğim şeyler var. Konumuz '' Apartman Sohbetleri ''. Ve konunun da, soruların da sahibi  İlker Gümüşoluk . YouTube'da videodan videoya zıpladığım bir gün, şans...

Sabahları 5'te uyanmak (Kargalara selam olsun)

 Ey uykucu ahali ve çok sevgili kargalar! Toplanın yamacıma, neden sabah 5’te kalkıyorum, nereden çıktı bu iş ve nereden geliyor  bu motivasyon onu anlatmaya başlıyorum.  Birden fazla motivasyon kaynağım var aslına bakarsanız. Yapmak istediklerim, yarım bıraktıklarım, sabahın sessizliği, gün doğumunun güzelliği, kendime zaman yaratma ihtiyacım falan filan diye başlıklarım uzar gider.  Ama yine de hepsi birlikte toplanıp gelse bile beni yataktan çıkarmaya yetmiyordu. Uyanmak için tek bir şartım vardı; “havanın aydınlanması” .  Sabahın karanlığı bana geceleri uyanıp işe gittiğim günleri hatırlattığı için işi bırakmamla birlikte (bilmeyenler için mini bilgi, hostestim) fark etmeden yeni bir alışkanlık geliştirmiş oldum. Hatta bu alışkanlığın kendime koyduğum bir kural olduğunu sonradan fark edecektim; ''  artık hava aydınlanmadan uyanmana gerek yok, artık karanlıkta kalkmak zorunda değilsin,artık gece uykunu bölmek zorunda değilsin... '' Bunu kendime ödül olar...

Bir Dizi: Fargo

Bu yazıyı yazarken Haziran'ın ne ara geldiğini ve neredeyse bitmek üzere olduğunu hiç fark etmediğimi gördüm.Günlerin sırasını karıştırdığım yetmezmiş gibi bir de başıma aylar çıktı, eyvah eyvah! Hobilerimin üzerine gitme konusunda zamansızlık problemi yaşıyorum işten dolayı. En kısa zamanda yoluna koymam gereken bir sürü hobim var. Kitaplarım, odamda dekorasyon olmayı bekleyen origamilerim, kartpostallarım, yazılacak mektuplarım, filmler ve diziler... Bunların bir çoğu beklemede olsa da film ve dizi izleme konusunun üzerine inatla gitmeye çalışıyorum. Bu arada bu zamana kadar hiç izlediğim dizilerden bahsetmemiştim değil mi? O zaman bir başlangıç yapalım bu konuya da. Son zamanlarda inanılmaz keyif alarak izlediğim bir dizi var, ki kendisi " Fargo ". Dizi 1996 yapımı Coen kardeşlerin filminden (Fargo) esinlenerek çekilmiş. Ki ben hala filmini izlemedim, önceliği diziyi bitirmeye verdim. Konusuna gelince suç, kara mizah türünde olan bu dizi, bu türü sevmeyenlere bile k...