Hafta başında erkek kardeşim geldi İstanbul'a. Dün itibariyle biten eğitimlerim, o geldiğinde devam ediyordu. Haliyle evden sabah çıkıp akşam geliyordum. E gelince de yemek hazırla, bulaşıkları toparla derken iki sohbet ve hemen ardından uyku bastırsın, uyu çıkmazından kurtulamıyordum. O yüzden geldiğinde ilk iki günümüz öylesine heba oldu. Kaldı bize sonraki iki gün. İstanbul'a ilk gelişi değildi ama daha öncekilerde kıştı, yağmurdu, çamurdu çok öyle turist gibi gezememiştik. Her yere gitmiştik ama özellikli bir gezi olmuyordu hiçbiri. Bu kez havalar bahar gibiydi ve biz de İstanbul'da turist olmak nasıl bir duyguymuş bunu deneyimleyelim, her şeyi baştan alalım dedik. Şapkamı, gözlüğümü de taktığıma göre artık bir turistim. Zaten bizimki de sarışın, renkli gözlü birşey. Oldu bu iş! İlk gün için çok yorucu olmayan ama tadı damağımızda kalacak bir rota çizdik. Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet, Gülhane Parkı ve oradan da ver elini Pierre Loti. İki yıldır İstanbul...
Merhaba, Ben Arzu. Ama siz bana ''ilham kedisi'' diyebilirsiniz. Başlamadan önce bi kahve demleyin, kendinizi evinizde gibi hissedin ve rahatınıza bakın. Konuşacak çok şey var :)