Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Uyku, Tatil, Saç ve Uyku

Böyle kirpiklerimden bile uyku akan bi an şu an. Malumunuz yine uykusuzum ama ayaktayım. Bir kaç saate her şeyi kapatıp uyurum diye düşünüyorum. Gece yolumuz uzun çünkü. Şimdiden başıma uyku gözlüğünü geçirdim, limon çayımı baş ucuma koydum. Yazıp, rahatlayıp, mışıl mışıl uyku çekmek önümüzdeki bir kaç saatin planı. Velhasıl kelam, şu an Taşkent, Özbekistan'dan yazıyorum canım blog. Buraya ilk kez 1 yıl önce gelmiştim. O zaman geldiğimde 40 küsur dereceye rağmen atmıştım kendimi sokaklara bir daha nerde görcem ya diyerek. İyi de etmişim, çünkü yine geldim bunca zaman sonra ama adımımı atmadım bu kez sokağa. Yorgunluk, uykusuzluk ve biraz da tatil özlemi bu sefer bana otel keyfi yaptırdı. Geçen haftalarda yıllık izne çıktım, hiç söylemedim size ama hunharca gezdim. Hunharca gezi yazısı yazmam lazım haliyle, şimdi utanarak söylüyorum. Yakındır. Bu sefer söz verip yazamadıklarıma benzemeyecek merak etmeyin. Şahane görsellerim var çünkü harcamak istemiyorum. Demem o ki, bir yıldır izi...

Deliye Her Gün Malum.

Sakin sessiz Yeşilköy sokaklarına bir de yağmur serinliği ve temizliği eklenince bu bayram sabahı tadından yenmedi. Yağmurluğu kafamıza geçirip kahvaltıya gittik. İnsan yok, araba yok. Sadece koca göbekli martılar ve aç kediler var. Yağmura rağmen kahvaltımızı dışarıda yaptık. Ben enseme enseme bir kaç damla yedimse de mesele etmedim. Uzayıp giden kahvaltı seanslarına bayılırım. Gün bayram olunca sohbet konusu da çocukluk bayramlarımızdı. Bayramlık faslı bayrama dair sevdiğim tek şeydi. Süslenip püslenip harçlık toplamaya gitmek de fena değildi ama her bir evde tekerrür eden Nasılsınız, Siz nasılsınız, Sen nasılsın çocum'lar çocukluğum boyunca darladı beni. Hani topladığım harçlık o kadar yüklü meblağlar olmuyordu zaten, bir de her seferinde aynı muhabbeti farklı eşyalı bir evde yapınca annemin babamın gözünün içine bakıyordum belli bir süre sonra. Babam da her evde aynı numara, benle göz göze gelince kocaman bir sırıtık yüzle ''Kalkalım mı?'' diye benden izin alır...

Ben İyiyim.

BEN İYİYİM, ama ne kadar iyi olabileceğimi sizin tahmin etmenizi istiyorum. Atatürk Havalimanı'nda patlama olduğu anda oradaydım. Aslında gün boyu orada, uçuş için nöbetteydim. Ve nöbetimin bitmesine iki saat kala Bodrum uçuşuna planlanmıştım. Normalde iki saat sonra evde olabilecekken, iki saat sonra Bodrum'daydım. Yolcu alıp döndük. İki saat sonra tekrar İstanbul'daydım. Uçağın planlı iniş saati 22:00 olmasına rağmen biz 21:30'da inmiştik ve buna seviniyorduk. Neden? Çünkü yarım saat önce evde olabilecektik. Çünkü yarım saat erken inmiş olmak sanki günümüze katılan ekstra bir yarım saat gibiydi. Veya hayatımızı çalacaktı o son yarım saat ama biz bunu bilmiyorduk. Yolcu indi, herşey bitti derken uçakta tekerlekli sandalyeli bir yolcumuzu alacak aracın gelmediğini öğrendik. Yolcumuz, refakatçisi ve torunu olan küçük kız ile oturduk uçakta aracın gelmesini bekledik. Söylendik bir taraftan: ''Hep böyle olurdu işte, erken gelirdin ama erken gidemezdin eve, he...