Sabahları 5'te uyanmak (Kargalara selam olsun)


 Ey uykucu ahali ve çok sevgili kargalar!

Toplanın yamacıma, neden sabah 5’te kalkıyorum, nereden çıktı bu iş ve nereden geliyor bu motivasyon onu anlatmaya başlıyorum. 

Birden fazla motivasyon kaynağım var aslına bakarsanız. Yapmak istediklerim, yarım bıraktıklarım, sabahın sessizliği, gün doğumunun güzelliği, kendime zaman yaratma ihtiyacım falan filan diye başlıklarım uzar gider. Ama yine de hepsi birlikte toplanıp gelse bile beni yataktan çıkarmaya yetmiyordu.
Uyanmak için tek bir şartım vardı; “havanın aydınlanması”Sabahın karanlığı bana geceleri uyanıp işe gittiğim günleri hatırlattığı için işi bırakmamla birlikte (bilmeyenler için mini bilgi, hostestim) fark etmeden yeni bir alışkanlık geliştirmiş oldum. Hatta bu alışkanlığın kendime koyduğum bir kural olduğunu sonradan fark edecektim;

'' artık hava aydınlanmadan uyanmana gerek yok, artık karanlıkta kalkmak zorunda değilsin,artık gece uykunu bölmek zorunda değilsin...''

Bunu kendime ödül olarak verdiğimi, ihtiyacımı giderdiğimi ve bana iyi geldiğini sanıyordum ama günden güne buna daha çok anlam yükler oldum. Kalkmak zorunda değilsin cümlesi çok geçmeden 'asla kalkma' gibi katı bir kurala dönüştü. 

Çok geçmeden dilim şunları söyler olmuştu;

“ben sabahları karanlıkta kalkamıyorum, içim sıkılıyor, sabah insanı değilim, ne olursa olsun karanlıkta kalkamam ”

Farkındaysanız cümleler nasıl sert ve köklü bir değişime geçiyor ve hatta kendimi tanıtma şeklim oluyor. Giderek sahipleniyorum. Oldu mu bana nur topu gibi bir modifikasyon! 


Geçen aylarda Avrupa seyahatine gittik ve gidiş uçağımız epey erken bir saatteydi. Hal böyle olunca 5’ten önce uyandık ve evden çıktık. Valiz, 5’te çalan alarm, taksi ile havalimanına gitmek ve saatler geçmesine rağmen aydınlanmayan bir hava… O sabah taksideyken, seyahate değil de uçuşa gidiyormuşum gibi hissettiğim çok minik bi an yaşadım. Belki 1 saniye bile değildi ama o an kalbimin derinlerinde bir titreme ve endişe hissettim. Ve kabul ettim. Burada değiştirmem 
gereken ciddi birşey vardı. Kendimi korumaya çalıştığımı sanarak bu yeni alışkanlığı sürdürmek, bana zarar veriyordu.

Dedim ya tüm bu reddedişlerime rağmen, uzun zamandır da erken kalkmak istiyordum ama kalkamıyordum veya kalksam da gökyüzüne bakınca içim sıkışıyordu, uykuya dönüyordum diye. Israrla erken kalkmayı istememin en güçlü sebebi, sabah saatlerinde sessiz ve insansız olan şehrin, İstanbul'un inzivaya çekildiğini düşünmem. Herkes uyanana kadar inzivada olan bir şehir. Sessizce uyanıp ona eşlik etme fikri ise çok hoşuma gidiyordu ama yap(a)mıyordum
 
Gel gelelim, 'Hava Elementi' ile ilgili katıldığım bir söyleşide öğretmenim bazı ödevler verdi. Bu ödevlerin detayları veya neden/niçinlerine girmeyeceğim ama içlerinden biri benim için can alıcı olduğu için bu konuyu açıyorum. Dedi ki, 1 sene boyunca her gece 3’te kalkıp 3 buçuğa kadar meditasyon yapın. Haydaaa, geldi mi benim yürek çarpıntısı yine. O bu saatlerin nedenini falan anlatıyor ama benim kaşlar çatıldı, kendimi geriye çektim, içimden söylenmeye başladım. Diğer ödevleri dinleyemedim bile, takıldım kaldım oraya. 
Karanlıkta uyanmaya yüklediğim bu anlamı dönüştürmem için bir ödev veya bir fırsat…
 
Bir kaç gün düşündüm. 
Sonra dedim ki, yaparsın. Dene en azından. 
Denedim.
1 ay boyunca her gece 3’te alarmım çaldı. Her gece aralıksız kalkamadım, firelerim oldu ve ben alarmı kurmaya devam ettim. Bir gece apartmanda mahsur kalmış bir yavru kedinin sesini duyup, onu 14. katta korkmuş bir vaziyette bulup aşağı indirdiğim bile oldu. İşin güzel tarafı bu gece kalkmalarını sevdiğimi, o saatte yaptığım meditasyonda zihnimin daha sakin olduğunu fark edince gece kalkmak bir görev veya ödev olmaktan çıkmaya başladı. İnzivadaki şehrin arkadaşı olma fikrini hayata geçirmiştim ve bu çok hoşuma gitmişti. 
Bir tabu çatladı. Kırılmadan önceki ilk ses böylece duyuldu. 

Karanlık ile kurduğum ilişkiyi sağlıklı bir yere taşıma gücünü kendimde bulduğuma göre artık sabahları 6’da kalkabilirim diye düşünmeye başladım. Meditasyonuma, yogaya, yürüyüşe, yarım kalan okumalarıma, yazmalarıma, izlemek istediğim videolara ve daha nicelerine işe güce girişmeden önce başlayabilir ve böylece kendime zaman ayıramıyorum sorunundan kurtulmakla kalmayıp, sabahları uyanmak için keyifli bir sebebim de olur diye bu konuyu deneyimlemek istedim. 

Sabah 5’te kalkma başlığı popüler olduğu için ben Google’a “sabah erken kalkmak” yazdıkça o “5’te kalkmak” ile ilgili yazıları, vlogları önüme sürdü. Bu konuya kafa yorduğumu arkadaşlarıma söyleyip, instagramda paylaşınca da gelen öneriler ile kendimi önce 'ortamlarda satılacak bilgi' podcastinde ve sayfasında, sonra da Seyfi Durmaz'ın yazısında ve kurduğu '5’te uyananlar kulubü' whatsapp grubunda bulunca cumartesi sabahına ilk alarm kuruldu; 05:05 ( 5 dakika dahacılar konuyu anladı:)).

Ve bugün 5. gün. Uyanmamak için veya yatağa dönmek için büyük bir direnç göstermiyor bedenim. Müthiş kolay diyemem ama sandığım kadar zorlanmadığım için gayet iyi gidiyor ve bu yüzden kendime kocaman tebrikler 🎊 

Akşamları kaçta yattığımı çok soran oluyor. 
O konu da şöyle. Ben ister 5’te kalkayım ister 11’de yatış saatimi geçe çekemiyorum. Biyolojik olarak en geç 11’de yatağa doğru müthiş bir çekim hissediyorum. Akşamları 9’dan sonra verimsiz bir kafa, 10’dan sonra boş bakışlar, 11’de yarım kapanan gözler ve 12’de balkabağına dönüştüğüm için çok da sürünmemin kimseye bir faydası olmuyor. Akşamları şarteli bu denli kapanan bir tip olduğum için sabahın erken saatlerine bi şans vermek istedim zaten. 

Bir de geçenlerde instagramda bu reels’ı paylaştım. Sabah 7’de başladığım yoga pratiğimi hızlı çekim ile kaydetmiştim. Bir buçuk saatlik pratiğin, 30 saniyelik hızlı hali.
İzlerken gökyüzünün rengine, bulutların süzülüşüne takılıp kaldım. Yogamı yaparken de hep göz ucuyla güneşin doğuşunu takip ediyordum zaten ama videoda o hareketin ve değişimin net bir şekilde görünürlüğü,  “zamanın görünürlüğü” beni büyüledi. Benimle birlikte bir kaç kişiyi daha büyülemiş olacak ki, ben de istiyorum bunu yapmayı diyen arkadaşlarımın sayısı artmaya başladı.

Havanın geç aydınlanmasını bahane eden, buna söylenen biriyken gün doğumunu merakla izleyen, bunun için heyecanlanan biri olmak, bu iki kişi arasında yaptığım seçim beni mutlu ediyor. Bu da diğer günler erken kalkmak için fazlasıyla yeterli bir sebep oluşturuyor.
Öyle işte. Şimdilik bu kadar olsun ve bu yazı da “ay ben hayatta kalkamam o saatlerde” diyenlerin zihnine benden bir soru işareti bıraksın. Neden olmasın?
 
Verimli saatini keşfetmeye çalışan birinin sabah 5’te kalkma macerasını okudunuz. Fark ettiyseniz, 21 gün, 40 gün, 543 gün falan gibi bir “challenge”a tabii tutmuyorum kendimi. 1 gün bile yapamam dediğim bir şeyi ilk gün yaptığımda ben kendime ödülümü verdim çünkü. Uzun zamandır elimde sürünen bir kitaba başladım ve zihnimin sakinliği ilk kez kitabın içine girebildi. O yüzden gün saymak niyetinde değilim. Ama bunu şartlar müsait olduğunca sürdürme niyetindeyim. 

Duydunuz tabunun kırılma sesini!
Şimdi sıra sizde.

Sevgiler,
İlham Kedisi :)

Konu ile ilgili dinlediğim bazı podcast ve videoların linkini ekliyorum. Sizlerin paylaşacağı öneri ve deneyimleri de merakla bekliyorum.


1. Ortamlarda Satılacak Bilgi- Sabah 5'te kalkma mucizesi -Podcast


2. Barış Özcan- 40 Sabah Erken Kalk



3. Beyhan Budak- Sabahları Erken Kalkmanın Kolay Yolu


4. SoruYorum- Sabah Erken Kalkmak Herkes İçin Uygun Mudur?








Yorumlar

  1. müthiş yazı! ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. ah bloga dönüş ne de hoş.. Keyifle okudum. Daha çok mu yazsan? Bulutların siyahtan beyaza, maviye geçişi ve zaman içinde dans ediyormuş gibi görünmen çok hoştu. Tam motivasyonla devam! :)

    YanıtlaSil
  3. Elinize sağlık 2 senedir kitap okumaya zaman bulamıyordum Seyfi bey sayesinde bende erkenden kalkmaya başladım ve artık o özlediğim kitap kokusunu içime çekerek saatlerce kitap okuma fırsatı buluyorum.Yazim dilinizi çok beğendim diğer yazılarını geçiş yapıyorum devamını bekliyoruz😊

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar