Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hiç

Carmen Laforet  "Hiç", on sekiz yaşında bir kız olan Andrea'nın üniversite  edebiyat eğitimi için Barselona'ya daha önce samimi bağları olmadığı ve neredeyse hiç tanımadığı akrabalarının yanında yaşaması ile hayatında değişen ve alışılmadık olaylara tanıklık ediyor. Bunalımların, fakirliğin ve yasakların kol gezdiği bir evde kendi özgürlük alanlarını yaratmak için mücadele eden Andrea, bir taraftan da sıradışı akrabalarını günden güne tanıdıkça yaşamının bulunduğu noktaya inanmakta güçlük çekiyor. Arkadaşlığın öneminden, aşka, sırlara, savaşın getirdiği inanılmaz yoksulluk ve sınıflar arası farka ve kadına şiddetin kabul edilemezliğinin nasıl olağanlaştığına kadar bir çok unsuru barındıran bu kitabın bu yıl okuduklarım içinde en akıcı anlatıma ve en etkileyici sona sahip olduğunu düşünüyorum. İnsanı sıkmayan, bir çırpıda okuma ve bitirme isteği uyandıran, zaman zaman şiirsel ve güzel tespitlerin barındığı bir roman. Çocukluğumda tekrar tekrar gördüğüm ...

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

Erich Maria Remarque "Savaş hepimizi mahvetti. Hakkı var. Bizler gençlik falan değiliz artık. Dünyayı fethetmek istediğimiz de yok. Kaçan kimseleriz. Kendi kendimizden kaçıyoruz. Kendi hayatımızdan kaçıyoruz. On sekiz yaşımızda dünyayı ve hayatı sevmeye başlamıştık. Sonra da aynı şeylere ateş etmek zorunda kaldık." "...Öğleden sonra daha yatıştım. Korkum nedensizdi. Adı aklımı altüst etmiyor artık. Buhran geçiyor. Karşımdaki ölüye, "Arkadaş!" derken kendime daha hakimim şimdi. "Bugün sen, yarın ben. Fakat arkadaşım, eğer buradan kurtulursam, her ikimizin de hayatını parçalayan ne ise.. sözün kısası ikimize de kötülüğü dokunan o şeyle savaşacağım. Sana söz veririm arkadaşım, öyle bir şey bir daha başımıza gelmeyecek."

Bir Mart Yazısı

Her ne kadar Mart ayı bitmeye yaklaştıysa da "Bu Ay" konulu bir yazı yazmadan edemeyeceğim. Her ay "Kitaplıktan Notlar" adı altında bir post yayınlamak hedefimdi ancak şubat ve mart öylesine yoğun geldi ve geçti ki bir tane yazı yazabildiğim şubat ayı için bu kadarını bile şans olarak görüyorum. Blogu takip edenler dikkat etmiştir belki. Ben de utanarak itiraf edeyim hala aynı kitabı okuyorum. Okuyamıyorum da diyebilirim sanırım. İstanbul-İzmir trafiğinde hep çantamda bavulumda taşıdım ve havaalanı beklemeleri dışında okumaya hiç ama hiç fırsat ayıramadım. Bu konuda kendimi suçlu hissediyorum. Umarım nisan yazısında da hala aynı kitaptan bahsediyor olmayacağım. Hatırlamak isteyenler ve merak edenler şuradan okuduğum kitaba ulaşabilir. Etkinlikler açısından çok zayıf geçse de son iki ayım, hayatımdaki gelişmeler epey yoğun. Öyle tahmin ediyorum ki, Nisan yepyeni bir hayat için tekrar beni İstanbul'a çağıracak. O yüzden Mart'ın son günlerini İzmir ile vedala...

Konfetiler

Çok ara verdim çoook! Nasıl alışmışım ben bu blogda yazma işine meğer. Unutup gittiğimden değil ama bilgisayarım bozulduğundan yazamıyorum sevgili dostlar. Günlüğümde takılıyorum bu süreçte de. Ama birazdan vereceğim haberi henüz ona da yazamadım. En son yazımda Adapazarı'ndaydım ve hayatımın değişmesine yakınlaştığına dair bazı durumlardan bahsetmiştim. Motivasyonumun inişli çıkışlı günlerinden bir gündü hatırlarsanız. Dönüşümün konfetilerle olması dileğimi hatırlayanınız var mı peki? Gün bu gündür! Tebrikleri alabilirim çünküüü mülakatları geçtim ve eğitime davet edildim. Kuşadası'na taşınmayı beklerken hiç hesapta olmayan bir şehre. İstanbul'a taşınmak gündemime hop diye oturuverdi böylelikle. Kendimi mükemmel hissettiğim günlerdeyim. Bir zaferi kutlamayalı epey olmuştu sanırım. O yüzden bu postun altında kadehler tokuşturabilir, göklere balonlar bırakabilir ve konfetiler ile ortalığı dağıtabilirsiniz! Nereden devam etsem hiç bilemiyorum bu yazıya. Bir günlüğüme göz a...