Sekersiz 21 Gün

Ben geldim!
Ne zaman araya zaman koysam dönüşüm muhteşem oluyor bilirsiniz. Şimdi de tam o dönüşlerden biriyle karşınızdayım.
En son yazdığımda 2017’nin son günlerindeydik ve ben kendisine ne kadar teşekkür etsem az olduğunu ve çünkülerimi  detaylıca yazmıştım. (Yazıyı merak edenler buraya bi tık!)
Ve ilk defa yeni başlayacak bir yıla, 2018’e, hiç bir sorumluluk yüklemediğim gibi, kendisini kollarımı kocaman açmış bir şekilde ve heyecanla beklediğimi söylemiştim. Söz yapmak istediklerimi senin üzerine yıkmayacağım, ne gerekiyorsa ben yapacağım demiştim. Haliyle yeni yıl da gelirken kasılmadı, ‘’oh be nihayet benden birşey beklemeyen bir insan var’’ diyerek rahat rahat geldi ve günlerini armağan etmeye başladı hayatıma. Ben de her yeni günde yavaş veya hızlı, duruma göre değişen adımlarla hayatıma dair daha önce yapmadığım şeyler yapmaya devam ettim.

Yeni yılın ilk gününde Boston’a uçtum. İki gün boyunca oradaydım. Yılbaşı gecesi dozu kaçırılan yeme içme halleri çat diye kesilemediği gibi bir de hemen ertesi günü sağlıksız beslenmenin anavatanı Amerika’ya gidince düzene soktuğumu düşündüğüm beslenme alışkanlığım yine ne yapacağını bilemez olmuş ve tatlı tuzlu gördüğü herşeyi yer olmuştu. Yiyor, ama doymuyordu işin kötüsü. Sadece 4 günde iştah kontrolüm yine bozulunca beni bir araştırmadır aldı. Ne yemeliydim ben? Evde, sokakta, işte, başka bir evde, başka bir ülkede ne yemeli ve ne yememeliydim? Neden her seferinde bi yeme atağı ile başa dönüyordum? Gittiğim yerlere göre yeme alışkanlığımı değiştirmek yerine, yeme alışkanlığımı gittiğim her yere götürebilmek istiyordum. Ama hala oturmamıştı ve demek ki bir yerde bir sorun vardı.
 Bu soruları kendime sormamın sebebi aşırı kilolarım falan  değil. Hiç bir zaman aşırı kilolu olmadım. Zaten son bir kaç aylık düzende fazla kilolarımı da vermeye başlamıştım.  Mesele kilo vermenin dışında başka birşeydi bende. Mesele yediklerimin beni tatmin etmeyişi, bir yerlerde yanlış birşeyler olduğunu hissetmem ama onun ne olduğunu bilmememdi. Kendime iyi bakmadığımı düşünüyordum.  4. gün eve geldiğimde gözüm dönmüş gibi yılbaşından kalan tüm kurabiyeleri yedim. Cinnet miydi, cinayet miydi bilmiyorum. Hepsini yemem 5 dakika bile sürmedi. Çünkü ne yediğimle ilgilenmiyordum, kaç tane yediğimle de değil. Bunları yemeye ihtiyacım olup olmadığı hiç değil. Uyuşmuş bir zihinle hepsini bitirip, sonra da gerçek bir depresif gibi mutsuzluktan ölmeyeyim diye gidip uyudum. İşte, az önce sorduğum soruları bu olan şeyler yüzünden sormaya başladım. Kendime iyi bakmaya çalışsam da bunu bir yaşam tarzına dönüştürmekte ciddi sıkıntı yaşıyordum.Vücudumun gereksinimlerini yanlış yorumlayıp yanlış gıdalarla gidermeye çalıştığım çok belliydi.Aslında az önceki cinayet dosyasında katil belliydi. 
Şeker ve şekerli gıdalar. Az ya da çok, bana asla iyi gelmiyordu. Yedikten sonra doymuşluk hissetmiyordum. Tek hissettiğim dev gibi bir şişkinlikti. Düzene soktuğumu sandığım beslenme düzenimde de yanlış olan şey buydu belki de. Belki eskiye nazaran daha dikkatli besleniyordum ama hala bilinçli tüketmiyordum. 

Sonra aklıma şu geldi. Şekersiz 21 Gün diye birşey duymuştum bir yerlerden. İnternette araştırmaya başladım. Şekersiz demek ne demekti mesela?
Şeker nelerin içinde vardı? Araştırdıkça ne büyük bir yanılgının içinde olduğumu ve aslında hala sağlıklı beslenmediğimi fark ettim. Şeker denilen şey, rafine yani işlenmiş şeker. Bu şekeri tüketmiş olmanız için illa benim yaptığım gibi bütün kurabiyeleri mideye indirmeniz gerekmiyor. Bu bilerek işlediğiniz bir cinayet. Bir de bilmeden işledikleriniz var. Mesela, sağlıklı atıştırmalık diye satılan müsli barlar. Mesela fit diye söylenen düşük kalorili meyveli yoğurtlar. Yağsız damgalı salata sosları, katkısız şekersiz denilen ama içinde tatlandırıcı şeker bulunan marmelatlar falanlar filanlar. Bu liste uzadıkça her biri dan dan dan buzdolabından fırlayıp suratıma çarptı. Tekrar dolabı açtığımda da kalan tüm ambalajlı gıdalar mahcup bir şekilde bana el salladı, çünkü onlar da ya tatlandırıcı içeriyordu ya da koruyucu.

Önce kandırılmış hissettim. Yağdan kaçarken bu kadar şekere ve koruyucu maddeye yakalanmış olduğumu bilmiyordum. Ve sorsan şekere düşkünlüğüm olmadığını falan söylerdim. Benim tek derdim kurabiyeler ve bisküvilerdi bana kalırsa. Ama işin aslında, şeker hayatımın tamamen içindeydi ve ben bilmeden tüketiyordum.

Sonra bu konuda birşey yapmam gerektiğine kesinlikle ikna oldum. Bu süreç o kadar uzun sürmedi. O depresif şekerli uykudan uyanır uyanmaz bu konuda birşeyler yapmaya başladım. İlk iş bu süreçte bana doğru bilgilerle kılavuzluk etmesi için Diyetisyen Özge Bezirci’nin ‘’Şekersiz 21 Gün’’ kitabını aldım. Ve her gün o güne özel yazdıklarını, kendisinin ve danışanlarının deneyimlediklerini okuyarak hem bana arkadaşlık etmesini  sağladım hem de verdiği bilgilerle yeme alışkanlığımdaki yanlışları tespit ettim. Mesela ekmek yemekten kaçıyordum. Ve işte tam bu yüzden her kaçışın sonu bir tatlıya bağlanıyordu ve o tatlıyı 1 dakikada hiç birşey anlamadan yiyip bitirebiliyordum. Çünkü vücuduma ihtiyacı olan karbonhidratı vermiyordum. Yediğim zamanlarda kepek ekmeği yiyordum çünkü kalorisi düşüktü. Ama öğrendim ki, kepek ekmeği bazı minerallerin vücuda alınmasını engelleyebiliyormuş.  Hayatıma tam bugdaylı, tam tahıllı ekmek soktum. Daha önce yaptığım şok diyet Dukan’dan kalma bir alışkanlık yüzünden nadiren meyve yiyordum. Çünkü meyve şekerdi ve kaçmalıydım. Özge, hayır dedi. Meyve senin ihtiyacın olan doğal şeker ve onu kontrollü bir şekilde tüketerek hayatına sokmalısın. Yani yapay ve doğal karbonhidrat ve şekerin ne olduğunu bilip ona göre vücuduna ihtiyaç duyduğu doğru şeyi vermelisin. Günde 2 meyve hakkın var. Ve yapacağın en önemli şey  21 gün boyunca rafine şekerden, tatlandırıcıdan ve paketli ambalajlı tüm gıdalardan, asitli içeceklerden, alkolden uzak durmak.  Yanına da bol su ve spor eklemek.

İşte o gece buzdolabının önüne geçip şekerli olduğunu görüp inanamadığım herşeyi tespit ettim. Bir kutuya kaldırıp, hepsini mutfak dolabının en yüksek yerine kaldırdım. Eve meyve, kuruyemiş ve bol bol taze sebze almaya başladım. İnternette benim gibi şekersiz beslenmeye kafayı koymuş insanların tariflerini bulup denemeye başladım. Ve aslına bakarsanız, bugun 19. günüm. Yani 2 gün sonra bu macera bitiyor, ya da yeni başlıyor.

19 gündür bende ne gibi değişiklikler olduğunu merak ediyorsunuz eminim.


Kaç kilo verdim?

19 günde  tartıda 2 kilo eksildim. Rakamsal olarak çılgın bir fark olmadı. Bunu uygulayanlarda 2-6 kiloya kadar değişim oluyormuş. Ama bu maksimum rakamların gerçekten şeker bağımlısı olanlarda gerçekleştiğini düşünüyorum. Rakam olarak 2 kilo olmasına rağmen, bu süre zarfında görüşmediğim insanlar ciddi anlamda fiziğimin değiştiğini söylüyor. Ki bunun ben de farkındayım. Baş edemediğim şişkinliğim anlamda iyileşti. İnceldiğim ve şişkinliğimden kurtulduğum bollaşan pantolonlarımdan da belli.

Şekere karşı zaafiyetim ne durumda?

Asla canım çekmedi dersem büyük yalan olur. Tabii ki çekti. Ama şekerin bana iyi gelmediğini ve yedikten sonra bedenime ve bana bıraktığı kalıcı hasarı düşünüp her seferinde reddettim. Benim için bir tane yiyip bırakma durumu yoktu. Çünkü zaten şeker beyne gönderdiği uyarılarla bunu imkansız kılıyordu. Yani ya hep ya hiçse, benim için cevap hiçti. İlk haftam çevremdeki uyaranlardan kaçmayla geçti. Gözümün önünde duran çok sevdiğim tatlıyı kimse yemiyorsa çöpe gönderdim. Bir kere ye, bir ısırık al diyenlerin yanından uzaklaştım. Ve bir süre sonra gözüm görmemeye başladı. Yanımda yiyenlerin kendine yaptığı kötülüğü düşünür oldum sadece, çünkü gördüğüm kadariyla bi kaşık tadına bakıp bırakan kimse olmuyordu. O tatlının, çikolatanın dibi görülüyordu saniyeler içinde. İlk haftayı zorla geçirsem de sonra işler biraz daha kolaylaşmaya başladı. Tat alma duyumun iyileştiğini fark etmeye başladım. O ne yediğimi bilmeden yediğim günün inadına, yediğim muzun ne kadar şekerli ne kadar da tatlı ve güzel bir meyve olduğunu fark ederek yemeye başladım. Ve onlarca kurabiye yetmezken, bir yarım muz bana yetmeye başladı.
En çok canımın çektiği ve rafa kaldırırken ‘’Good Bye My Lover’’ dinlediğim fıstık ezmesi tek ve ciddi aşerdiğim şey olabilir. 19. günde fark ettim ki boşuna acı çekmişim. Kendi fıstık ezmemi yapmam dünyanın en kolay şeyiymiş. Sona doğru da olsa yaptım, o da oldu.
 14. gün yine Amerika’ya gitmiştim. Zorlu bi seyahat olacağını düşünüyordum çünkü baktığım her yer ambalaj, her yer illa ki şekerli gıdaydı. Sabah kahvaltısında bir kase yoğurt doldurdum tabağıma yanına da tabii ki meyve. İştahla bir kaşık aldığımda çığlığı bastım. O da şekerliydi! Ve içimin yandığını, midemin bulandığını hissettim. 3 hafta önce 3 tabak yiyebileceğim şekerli yoğurttan bir kaşık bile yiyemeyişim, şeker tadının bana yakıcı gelmesi açılan ve kendine gelen tat duyularımın bana bir hediyesiydi. Gururlu bir şekilde sade olduğunu sandığım şekerli yoğurdu da çöpe gönderdim. Yanlışlıkla yediğim bir kaşıktan dolayı tabii ki de diyetim bozulmadı. Kendimdeki değişimi görmemi sağladığı için daha başka bir boyuta taşıdı hatta.
İlk haftayı gün gün sayarken sonrasını yakalayamadığımı fark ettim. 10. günden sonra günler 4'er 5'er ve kolayca geçti.

Nasıl hissediyorum?

Bilinçlenmeye başladığımı hissediyorum. Konuyu kapatmış değilim. 21 günlük süreçte deneye yanıla gittim açıkçası. İlk hafta meyveyi çok kaçırdım mesela. Veya mecbur kalıp başvurduğum ambalajlı gıdalar oldu. Ama asla pes etmedim. Yanlış yaptığımı öğrenince, onun yerine ne yapabilirim onu öğrendim. Yani benim için bilinçlenme ve öğrenme süreciydi daha çok. Hala da öğrenmeye devam ediyorum.
Günlük aktivitelerimde daha verimli olduğumu düşünüyorum. Daha kolay odaklanabiliyorum. Daha sakin hissediyorum.
İradeli olduğumu düşünmezdim. Ciddi iradeliymişim. Ve yeme içme konusunda alışamayacağım, vazgeçemeyeceğim birşey olmadığını öğrendim.
Mutfaktaki yeteneklerimi keşfetmemi sağladığı için gururlu hissediyorum. Çünkü mutfakta başarılıymışım ve yemek yapmak bana terapi gibi gelen birşeymiş bunu fark ettim.
İşin özünde ise, kendim için yaptığım en güzel ve en faydalı şey diye düşünüyorum.
Neden Şekersiz 21 Gün denemelisin?

Çünkü bugun 7’de kalktım. Hafif bir kahvaltı yapıp duş aldım.  11:20’de spora gittim. Gitmeden önce kefirli,ıspanaklı, ananaslı,kivili detoks bir içecekle enerji topladım. Öğlen 1 gibi eve geldim. Önce güzel bir sebze yemeği yaptım ve karnımı doyurdum. Sonra akşam için hazır olmasını istediğim domatesli ekmeği mayaladım. Spordan dönerken aldığım fıstıkları kavurdum ve fıstık ezmesi yaptım. Ben dönene kadar o dolapta kıvama gelir. Saat 3 gibi Salt Galata’ya geldim. Bu yazıyı yazdım ve şu an saat 16:35. Birazdan eve geçerim. Ekmeği fırınlar ve bu yazıyı yayınlarım. Sonra mis gibi bir akşam yemeği, bol yeşillikli bir salata  ve yanına fırından yeni çıkardığım ev ekmeğim. Belki günü taçlandırmak üzere gece yatmadan önce film izlerim. Enerjim hala var. Enerji toplamak için meyveli fit bar yediğim zamanlarda bile asla böyle bir enerjim olmamıştı. Sen de kendine sor ve dürüst ol. Gerçekten enerji versin diye yediğin o şeyler sana bu enerjiyi verdi mi?

Ne demiştim, kaldı 2 gün. Bakalım 21 gün tamamlandığında neler olacak. Onu da yazarım. 

Genellikle Instagram üzerinden denediğim veya uydurduğum tarifleri, ne yediğimi paylaştım. İlk başta insanların bundan rahatsız olacağını ve tepki gösterceğini düşünüyordum. Ama yine de paylaştım. Çünkü amacım ne yiyorum diye göstermek değil, kendimi ifşa ederek süreci bitirmeye mecbur bırakmaktı. Ben birşeyler keşfedip paylaşmaya devam ederken, korktuğumun aksine olumlu mesajlar almaya başladım. Sayende ben de deniyorum, daha çok paylaş, bana da motive oluyorsun, nasıl dayanıyorsun diyen bir sürü insan olduğunu görmeye başladım. Ya da doğru bildiğim yanlışları da yine bu paylaşımlar sayesinde gören ve bana doğrusunu söyleyenler oldu. Geliştirerek devam ettim. Tüm bunlar beni 21 günde daha kolay ilerlemem için çok teşvik etti.

Çektiğim kadarıyla bu 21 günde ne yedim, ne içtim, ne denedim onları da ekleyeyim. 

Başlamak için hala tereddüt edenler, herşeyden vazgeçerim ama şekerden tatlıdan asla diyenler için bir belgesel tavsiyesi; ''That Sugar Film''. Hayatından şekeri çıkaran ve sağlıklı beslenmeyi hayat tarzı yapan bir insanın belgesel için 3 ay boyunca sağlıklı adı altında satılan ama gizli şeker içeren ambalajlı ürünleri tüketmesiyle vücudundaki gözle görülen ve görülmeyen tüm değişimleri anlatan inanılmaz çarpıcı bir film. Ben izlediğimde ikinci haftam dolmak üzereydi. Ne kadar doğru bir işe giriştiğimi bir kere daha anlamamı sağladı.














lham almanız ve sizi de teşvik etmesi dileğiyle.
Sevgiler,
İlham Kedisi

Yorumlar

  1. Yaa şu An çok fena gaza geldim arzuuu ama ben iradesizlik konusunda baya iyiyimdir bu yaptığın ciddi irade isteyen bir şey yine de itiraf edeyim çok imrendim. Ve dediklerine kesinlikle katılıyorum o şişkinlik hali yemek yedikten sonra kendini yorgun ve hantal hissetme durumu çok can sıkıcı asla enerjik hissetmiyorsun orası kesin. Bu süreçte sadece kitaptan mi faydalandin. Sağlıklı yemek tarifleri için önerebilecegin şeyler var mı? 😊

    YanıtlaSil
  2. Çaya kahveye şeker atmayı bırakalı çok oldu ama kendimi hiç kasmadım. Bir günde bıraktım sonra kaç gün oldu diye hiç takip etmedim. Nadiren üçü bir arada içerdim beni pek rahatsız etmezdi. Ama şekeri bıraktıktan 1 sene sonra vücut baya hassas oldu. Artık üçü bir arada içemiyorum. Sanki içine 10 tane küp şeker atılmış gibi geliyor. Uzun zamandır yemediğim bir bisküvi yiyince "ya bu ne kadar tatlıymış" tepkisi veriyorum. Bisküvi çeşitlerinin hepsini bıraktım. Çikolata yerken de bittere geçtim. Çoğu çikolata çok tatlı geliyor.
    Farklı siteden bakabilirsin ben şu yazıyı okuduktan sonra şekeri direk bıraktım.
    http://m.haber7.com/amphtml/saglikli-yasam/haber/1004576-sekeri-birakmak-icin-66-neden

    YanıtlaSil
  3. Ben de başlıyorum o zaman. Çok aşırı motive oldum hemen başlıyasım var. Ne zamandır uğraşıyor bir türlü başlayamıyordum. Çok teşekkür ederim... bu arada hemen abone oluyorum sizi de beklerim.

    YanıtlaSil
  4. Hazır paketlerin tamamında büyük oranda seker olduğunu görmek yıkım oldu benim için. Tuzlu diye alıyoruz sonuç yine aynı. Birileri bizi içten içe zehirlenme ye çalışıyor sanki.

    YanıtlaSil
  5. Umarım başarılı olmuştur. Bende yapmak istiyorum, bakalım. :D

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar