Ana içeriğe atla

Beklenen Mülakat, Beklenen Yolculuk

Beklenen yolculuk geldi!
Ne güzel de dilemişim ben öyle. Ama tren yolculuğu olmayacak, biraz daha güncellenerek gerçekleşti dileğim. Perşembe gününe İstanbul uçağım var. Hem de yılın ilk mülakatı için çıkıyorum yola. Çok hayırlı bi iş için yani!
Ama iki gündür kalbim pır pır. Ben o bildiğiniz öğrencilerdenim. Heyecanından kaybeden, sınavda heyecanlanıp eli ayağına dolaşan zavallı canım öğrenci, benim o işte. Şimdi bir de mülakat deyince daha tuhaf heyecan basıyor. Sınav nerdeee, mülakat nerdee! Ama işte bi umut cuma gününe kadar heyecanımı tüketirsem diye düşünüyorum. Yani insan bir hafta boyunca heyecanlanamaz herhalde elbet azala azala yok olur. Sonra da eser o mülakatta fırtına gibi, dimi??
Bir de ben o bildiğiniz her duruma bir B planı olanlardanım. Mesela daha şimdiden süreç olumlu tamamlanırsa yapacağım bir A, olumsuz olursa yapacağım bir B planım da hazır bulunmakta. Her durumda beni mutlu edecek bir rota da çizdim İstanbul macerama ve ilk aşamadan sonra en yakın arkadaşımı alıp Sakarya'ya diğer en yakın arkadaşımın, sevgili "martı"mın yanına gideceğim. İşte bunu düşününce her ne olursa olsun, hayatıma gelen heyecana sevineceğimi biliyorum. Çünkü bu sayede en özlediklerime kavuşacağım.
Bir haftadır bloga gizli gizli uğrayıp kim ne yazmış okuyordum ama ben bir şey yazamıyordum. Çünkü çok yoğun bir şekilde almanca çalışmaktayım. Evet bu da mülakat için. Yıllar var ki kullanmadım almancamı. O yüzden işi sağlama alıp kelime gramer ne varsa çalışıyorum şimdi. Daha geçen haftaya kadar erken kalkamayan ben şimdi alarmdan önce zıplayıp oturuyorum kelime defterinin başına.
İşin ne olduğunu söylemesem de bana şans diler misiniz? Şimdi söylersem büyüsü bozulur gibi geliyor. Ama çok çok istediğim ve aylardır beklediğim bir haberdi bu. Eğer olursa artık blogda konfetilerin patladığı bir post ile açıklarım ve hep birlikte kutlarız diye düşünüyorum :) Aslında normal şartlarda bu kadarcık bile paylaşamazdım bu haberi çünkü ben başarısızlıklarıma karşı çok anlayışlı davranamıyorum. Yani burada heyecanımdan bahsetmişken sonra olumsuz olunca ne geriye dönüp okumak istiyorum yazdıklarımı ne de gerçekten "neyse ya napalım" diyebiliyorum. Geçmişimle yüzleşmeyi pek sevmiyorum anlayacağınız. Ama ne demiştim yeni yıla girerken? "Kendime yüklenmeyeceğim ve daha iyi davranacağım". Eh, işte tam sırası. Hem blogum bana her şeyden samimi geliyor. Nasıl ki sadece en yakın arkadaşlarımla paylaşıyorsam bu haberi, burada da yüzünü hiç görmediğim sesini hiç duymadığım yakın arkadaşlarım var ve ben onların beni anlayacağını biliyorum.
Alles wird gut! :)

Öyle yani... Bakalım neler olacak?

Sevgiler,
İlham Kedisi


Yorumlar

  1. Senin için en hayırlısı neyse o olsuun ve bence olacak biliyorum! ^.^

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meydan Okuyorum!

Ben geldiiim! Hem de öyle bir geldim ki, ellerim kollarım dolu bir şekilde! Evet, bir sürprizim var. Bu blogda daha önce yapılmamış yepyeni bir şey ile çıkageldim yine. 2017 hayatımda olduğu kadar blogumda da türlü türlü yeniliklere ev sahipliği yapıyor. Hazır lafı gelmişken şimdiye kadar çok sevdim kendisini, umuyorum aramız açılmaz diye de belirtiyor, yeni yılın kulağını ufacık bir çekiyorum. Her neyse, gelelim sürprizime... Hazır mıyız?  Ver trampetlerle gerilim müziğini hızlı hızlı;   ''  tıpıtıpıtıpı tııııııp''... Duyduk duymadık demeyin! Bu bir   CHALLENGE   , bir    SALANJ   bir   MEYDAN OKUMA  yazısıdır! İstenilen  herhangi bir şekilde adlandırmak ve hunharca katılmak serbesttir! Hodri meydan demeden önce konuyla ilgili bahsetmek istediğim şeyler var. Konumuz '' Apartman Sohbetleri ''. Ve konunun da, soruların da sahibi  İlker Gümüşoluk . YouTube'da videodan videoya zıpladığım bir gün, şans...

Sabahları 5'te uyanmak (Kargalara selam olsun)

 Ey uykucu ahali ve çok sevgili kargalar! Toplanın yamacıma, neden sabah 5’te kalkıyorum, nereden çıktı bu iş ve nereden geliyor  bu motivasyon onu anlatmaya başlıyorum.  Birden fazla motivasyon kaynağım var aslına bakarsanız. Yapmak istediklerim, yarım bıraktıklarım, sabahın sessizliği, gün doğumunun güzelliği, kendime zaman yaratma ihtiyacım falan filan diye başlıklarım uzar gider.  Ama yine de hepsi birlikte toplanıp gelse bile beni yataktan çıkarmaya yetmiyordu. Uyanmak için tek bir şartım vardı; “havanın aydınlanması” .  Sabahın karanlığı bana geceleri uyanıp işe gittiğim günleri hatırlattığı için işi bırakmamla birlikte (bilmeyenler için mini bilgi, hostestim) fark etmeden yeni bir alışkanlık geliştirmiş oldum. Hatta bu alışkanlığın kendime koyduğum bir kural olduğunu sonradan fark edecektim; ''  artık hava aydınlanmadan uyanmana gerek yok, artık karanlıkta kalkmak zorunda değilsin,artık gece uykunu bölmek zorunda değilsin... '' Bunu kendime ödül olar...

Osaka'ya Uçtum!

Turna kuşu bilinen en eski origami figürüdür. Aynı zamanda özel bir anlamı vardır. Bin tane turna kuşu yapan kişi bir dilek hakkına sahiptir. Japonlar güzel dilekleri için turna kuşu yapmayı sihirli bulurlar. Nereden mi biliyorum? Üniversite son sınıftayken keşfedip katıldığım bir origami atölyesinden. Bu atölyeden bana kalan turna kuşu figürü hiç unutmadığım, gözüm kapalı yaptığım bir şey oldu benim için. Origami kağıdı bulduğum zamanlarda şanslıydım. Ama çoğunlukla ya renkli bir kağıdı, ya bir gazeteyi, ya da eski bir kağıt parayı origamiye çevirdim. Hiç bir şey yapamadığım zamanlarda elime bir kağıt alıp katlamayı ve onu kuşa çevirmeyi sihirli buluyorum ben de. Turna kuşu sayım bin oldu mu bilmiyorum. Hala bir dilek hakkım oldu mu bilmiyorum. Büyük dileğim için en baştan oturup bin tane kağıt katlamaya başlasam iyi olur. Ama son zamanlarda evrene gönderdiğim mesajların bir şekilde iletildiğinin de farkındayım. Bundan çok önce, daha origami yapmaya bile başlamadan önce kendime -kend...