Akordiyon ve soğan

Akşam üzeri sarı ışıklı mutfağımdayım. Bahçe kapısı açık. Arada bir kediler geçiyor kapının önünden beni dikizleyerek. Ben de yan yan onlara bakıyorum ama gözlerimin hiç hali yok. Burnumu çeke çeke soğan doğramakla uğraşıyorum çünkü. Müzik açmaya bile fırsat bulamadım eve geldiğimde, aşırı açım. Derhal bir şeyler yapıp yemeliyim. Böyle uğraşır dururken sokaktan kulağıma bir ses çalınıyor.
Bir müzik sesi... Akordiyon sesi bu! Çok uzakta ama yine de kesintisiz duyabiliyorum melodiyi. Bir müziğim eksik derken müziğim kendi ayağıyla çıkageldi bu akşam üzeri. Kim bilir kime yapılan bir jest dedim kendi kendime. Bir kutlama veya bir evlenme teklifi geldi nedense ilk aklıma. 
Derken yaklaşır oldu ses. Bizim sokaktaydı artık. Yok dedim gezerek teklif edilmez sonuçta bu başka bir şey. Şöyle bir baktım kapıdan elimin soğanıyla. Yanında çocukları ile akordiyon çalan bir baba. Her apartmanın ziline basıp yukarı bakan çocukları. Ve yukarıdan para sallayan bir kaç mahalle sakini.
Güzel bir akşam üzeriydi bizim sokakta. Herkes halinden memnundu. Bir parça İtalya havası girdi mutfağıma, öyle hissettim. Elimin soğanıyla hayallerim İtalya'ya bir gidip geldi. Artık şu domatesleri ekleyeyim de sıra patlıcanlarda. Lazanya başka bir akşam artık. Haberim olmadı geleceğinden sevgili akordiyon. İstanbul'da İtalya'yı hissedeceğimi nereden bilebilirdim?

Yorumlar

Popüler Yayınlar