Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dünya Kabin Memurları Günü

Bugünün Dünya Kabin Memurları Günü olduğunu biliyor muydunuz? Biliyorum diyeni alnından öperim. Uçuşuma gelsin oturduğu koltuğa el sallar anonsla selam gönderirim. Ekstra lokum veririm. Yaparım, bak bu sonuncuyu kesin yaparım. Kısaca bilgi verip kutlamaları alıp şampanya patlatmaya gidecektim ki, yazıya görsel ararken iş çığrından çıktı. Dünyanın her yerinde kabin memurlarının aynı esprilere güldüğünü ve aynı mesleki mizaha sahip olduğunu gördüm. Dertler aynı tasalar aynı sevinçler aynı demek ki. Hangi hava yolu, hangi ülke hiç fark etmiyormuş. Yeryüzünden biraz yükselince tüm sınırların kalktığını biliyordum da bu kadar aynı olabileceğimizi bilmiyordum. Hayallerimizdeki hostes ve muhteşem gülüşüyle başlayalım. Bebeğimsin. Şu üniforma işi çok çılgın. Gece saat 2'de kalkıp manyak gibi makyaj yaptınız mı hiç? O saatlerde genelde makyaj temizlenir çünkü, eski hayatımdan biliyorum ben de. Ama böyle fıstık gibi görünmek zorundasınız eğer kabin memuruysanız. Beyler de sinek kaydı ...

Paris'e Uçtum!

Paris! Çıksa da uçsam diye en son dilediğim tarih, uçuş programımın belli olmasından bir gece önceydi. Hani öyle nolur Paris uçuşum olsun diye ağlayarak da uyumadım. Sadece kahve içtiğim kupada Paris yazısı vardı ve ben bir iç geçirmiştim.  Son bir kaç aydır yoğunlaştırılmış totem ve dileklerle dilediğim kısmını atlıyorum...   Ertesi gün uyandığımda mailde programı ve orada güzelim ışıldayan Paris uçuşunu gördüm. Hem de 32 saat kalınacaktı. Bu öyle her zaman denk gelmezdi. Genelde Avrupa'da kaldığımızda istirahat süremiz 14-18 saat oluyor.  Bazen gerçekten dileklerim dibimde bitiveriyor. Günler birbirini kovalarken ben o uçak senin bu uçuş benim gidip geliyor ve beklenen güne yaklaşıyordum. Nihayetinde o gün geldi çattı ve ben müthiş bir motivasyonla işimi yaparken 3 saatlik İstanbul-Paris uçuşunun nasıl bittiğini bile anlamadım. Gece varmıştık, o saatte çıkmayı düşünmedik. Ertesi gün komple bizimdi nasıl olsa. Ben de oturdum blogları arşınladım o gec...

Diziler, Mektuplar ve Braketler

Ne kadar da cumartesi görünümlü bir çarşamba demişti İlham Kedisi. Sahiden de öyleydi. Onun için ne gün boşsa o gün cumartesiydi. Hele bir de çift boşu varsa ertesi gün de pazar olacaktıydı. Haftanın günlerini istediği gibi değiştirebiliyordu, ne kadar da acayipti. Öyleyse bu çarşambaya keyif yüklemesi başlatılmalı dedi kendi kendine... Pijamalarını çıkarmayacaktı. Yüklemeyi başlatıp bitireli baya oluyor aslında. Bir kere uyandığımda saat öğleyi geçmişti. Kahvaltı yaptığım saatte diğer dairelerin mutfaklarından karmakarışık akşam yemeği hazırlıklarının kokusu geliyordu. Bense peynirli omlet yapıyordum. Günleri değiştirme gücümün yanında saatleri de istediğim gibi değiştirebiliyorum. Ben de böyle özel güçleri olan biriyim işte... Günlerdir insan üstü bir koşuşturma ile uyu-uyan-çalış modundaydım. O yüzden buraya da göz atmalar dışında uzun bir yazı ile uğrayamadım. Oysa aklımda yazılacak yazılar vardı. Hala var. Neyse ki şu an ihtiyacım olan '' boş zaman'' da var. O...

Alakasız Not

Canım bloğum,  Özledim sana yazmayı. Ne yazık ki bir süredir yokum. Aslında varım da adeta yok gibiyim. Sen bunu okuduğunda da ben çoktan uzaklara gitmiş olacağım. Şakam yok valla.  En kısa zamanda güzel ve sürprizli bir yazıyla geri geleceğimi bildirir hasretle gözlerinden öperim.  Sevgiler. Çok alakasız ama süper görsel.

(1) Müzik listemden 10 şarkı

Geldik salanjın başına. Sonuna da gelmiştik hatta biliyorsunuz. Ama beni başta yanıtlamadığım sorular vardı. O yüzden siz bitiredurun ben devam ediyorum. Oh! Soru apaçık ortada! İşte manyak gibi kafayı takıp arada canımın çektiği ve dön başa dinlediklerimden, benim klasiklerimden 10 şarkı. 1.    Queen ,  ' 'Love me like there is no tomorrow'' 2.   George Ezra , ''Budapest'' 3.   Stevie Wonder , ' 'Never had a dream come true'' 4.   Otis Redding , ' 'Stand by me'' 5.   Florence and The Machine , ' 'Dog days are over'' 6.   Adam Levine , '' Lost stars'' 7.    Inside Llewyn Davis filminin tüm soundtrackleri.                                  Lafı geçmişken filmi de öneriyorum kesinlikle. En sevdiklerimden. 8.   Mumford and Sons , ' 'The Boxer'' 9.   Savoir Adore ,   '' Dreamers''       ...

(30) Son soru

 İlk challenge'ım son soruya gelmiş, yüksek azimle bu görevi de bitirmişim. Bitirmiş gibiyim aslında. Ben 6. sorudan devralarak başlamıştım yazmaya. O yüzden hala geriye dönük cevaplamam gereken 5 soru var ve bu içimi rahatlatıyor. Hiç aceleye getirmeden yazacağım onları da. Çünkü bitmesini istemiyorum, çok keyif alarak yazmış ve bir çok yeni blogu bu sayede takibe almıştım. Yenilerini dört gözle beklediğimi Saçaklı Hanımcığıma duyurmak istiyorum. Son soru blog hikayesi ile ilgili. Neden blog açtığım ve neden isminin bu olduğu... Bunun en güzel cevabı ilk yazımda. Ben de okuyunca bi hoş oldum. Bir tık ile ilk yazıma gidip nostalji yaşayabilirsiniz. Nostalji tabii, blogu açalı şaka maka iki yıl olmuş. Vay... İşte cevabı,  Ben kim miyim?    :) Sevgiler, İlham Kedisi

(21) (22) (23) (24) (25) ve sonsuza doğru...

Ne yaptınız yahu? Ben dönene kadar koskoca challenge bitmiş, son soruyu yazmaya bile yetişememişim. Vakit yardırma vaktidir öyleyse, kaldığım yerden devam... 21. Sizi güldüren 5 kelime ya da söz öbeğini listeler misiniz? Hep bu soru yüzünden geç kaldım ben. Düşündüm düşündüm bulamadım. Derken iş güç sıkıştı araya ve bir baktım 9 gün geçmiş. Bravo bana! Yok işte öyle aklıma gelen söz öbeği, itiraf ediyorum. Yerinde yapılan ince esprilere ısıtıp ısıtıp  günler boyu  gülebilirim ama. Öyle düşününce aklıma gelmiyor şimdi. Yaşanınca daha komik bu tarz şeyler hem. 22. Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir? Neden kıymetli? Fotoğraflara çok kıymet veriyorum. Her biri bir anı, hepsinin toplamı bir hayatın özeti gibi. Fotoğraflar her şeyi yansıtmıyor elbet, koskoca ömürde ne gizli anılar oluyor. Ama bir filmin fragmanı gibi, geçmişe yolculuk gibi, benim için çok anlamlı fotoğraflar... Dijital ortama geçildiğinden beri uyduruk bir virüsle ansızın silinebilec...

(19) (20) Mombasa'dan meydan okuyorum!

İki saat internete kesintisiz bağlanmanın bir yolunu aradıktan sonra en nihayetinde vazgeçip yazımı bilgisayara yazmaya, ilk uygun vakitte de kopyalama yapıştırma işlemleri yapmanın çok daha kolay olacağına karar verdim. 32 derece sıcaklığın olduğu bir memlekette, şahane manzaralı bir balkonda oturdum yazıyorum şimdi. Kenya, Mombasa’dayım. Yaklaşık 7 saatlik bir uçuş ile yine ne alaka ya dediğim bir yere geldim. Dün gece uçaktan ilk indiğimde yoğun nem ve sıcak yüzünden bi an nefes almıyormuşum gibi geldi. Ama sonra alıştım, şimdi de dönesim yok.  Geçen ay düşmemin eseri olan dikiş izi, yaralar falan hiç geçmediği için ben de iz kalmasın diye güneşten saklıyorum onları. Biraz da utanıyorum açıkçası, ayy noldu bacaklarınaaaa diyecekler diye. Sonuç olarak bende ne bir bikini,ne bir şort var. Kazulet gibi jean tshirt sahilde yürüdüm kahvaltıdan sonra. Sandalet dahi getirmemişim, o düpedüz akılsızlığımdan. Dalgalar vurdukça benim paçalar sırılsıklam oldu, elde spor ayakkabılarla öyl...