Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kitaplar ve Ocak

Ocak ayını ilk defa hissederek yaşadım. Bunda okul telaşlarından çoktan kurtulmuş ve iş ararken kendimi hobilerime vermiş olmamın büyük bir katkısı var. Kendimle baş başa kalınca, yaşadığım günleri ayları hisseder oldum. Çünkü mecburiyetlerim yok, sadece ben ve iç sesim var. İç sesim çok konuşur benim o yüzdendir ki blogda da iç ses yazılarım aldı başını gidiyor. Ama ben içten içe konuştukça rahatlıyorum bir şekilde. kaynak Ocak ayında en sevindiğim şey de kitap okumaya zaman ayırabilmiş olmam. Okul varken ders kitaplarından başka bir kitap okuyamadığım yetmezmiş gibi bir de sınav streslerinden ne okuduğumdan keyif alıyordum ne de zamanımı kaliteli kullanabiliyordum. Ama bu ay aldım kitabımı geçtim yatağa. Az da olsa illa ki bir iki sayfa kurcaladım ve derken 3 kitap bitirdim. Biliyorum bir rekor değil ama benim için şimdilik yeterli bir sayı. Önce " Sen Dünyaya Gelmeden "i bitirdim ve değerlendirmesini de şurada yaptım hatırlarsanız. Sonra Gabriel Marquez 'in ...

Macera oyunum

Ufak hareketlenmeler geldi geliyor günlerime. Hani hissedersin ya bazen her an her şey olabilir ile ilgili bir beklenti gelir yüreğine. Bana şu sıralar olan tam da bu. Neşemi buldum yeniden. Kendi kendime yeteceğimi söylemiştim ve oldu işte :) Kim ne derse desin, insanın en büyük motivasyonu kendisi. Hafta sonunu sınavlar ile geçirdim. Hatırlarsanız taşınmış olmayı bekliyordum bundan bir ay önce ama olmadı hala. Bakalım ben bekliyorum yine.Ama taşınacağım diye sınav yerimi Aydın' a almıştım kötü olan o oldu. Gidip gelmek zorunda kaldım iki gün. Sınav yerleri açıklandığında sinirden kudurdum. Neden bu plansızlığın sonuçları bana patlıyor hep diye ben de patladım epey ama sonra sakinleştim. Sınavlara da çalışamadım zaten ama hayıflanmayı bırakıp keyfe dönüştürmeye çalıştım bu süreci. Sınavdan bir gün önce sınavın olduğu okulu keşif için gittiğimde bir ilham geldi bana ve kendi macera oyunumu oynadım tüm gün. Kitabım, müzik çalarım ve günlüğüm. Mutluluk için temel parçalarım yanımda ...

Dişçide düğün havası

Hastaneleri hiç sevmem hiç. Çocukluğumda o kadar çok hastane anım oldu ki yatılı, aramızdaki ilişki daha o yaşlarda bıkkınlığa ulaştı. Yine de evde "Anne, çoktandır doktora gitmiyoruz. Yarın gidelim mi?" deyişim kulaklarda çınlamaktadır. Artık çocukluğumdaki gibi değilim. Hele ki sabahın köründe kalkıp gitmesi yok tahlil için beklemesi, balık istifi o kalabalık, hastane rengi -öyle bi renk gerçekten var-, kokusu, her şeyi gözümde korku filmini andırıyor. Ve dişçiler! Dişçi korkum yoktur aslında ama hayatımda sayılı gitmişliğim vardır yine de. O kadar sayılıdır ki hatta en son ne zaman gittim hatırlamıyorum bile, neden bilmem. Neyse, gel gelelim kaç hafta önceden aldığım randevu ile bugün diş hastanesine gitmem gerekti. Benim yirmilikler çıkmıyor yaa diye söylenirken zavallıcıklar çıkmış çıkmış en sonunda sıkışıp kalmış da benim haberim yokmuş. Dişimdeki leke için gidince acı gerçeklerle yüzleştim. Bir değil, iki değil tam dördü de bana acı vermeden sessiz sessiz halletmeye ça...

Sen Dünyaya Gelmeden

Margaret Mazzantini Bir kadın, Gemma. Gemma'nın aşkı ve yolculuğu... İtalya ve Saraybosna arasında gidip gelen ruhu... Kitap da onun yıllar sonra anılarının peşinden gitmek istediği bir yolculukla başlıyor. Roma'dan Saraybosna'ya gidiyor ve biz onu tanımaya başlıyoruz.  Her şey berrak başlamışken sırlar ile kaplanıyor sayfaları çevirdikçe. Bu yolculuğa çıkmadan önce bildikleri ile yolculuk esnasında bildikleri bambaşka. Ve bir de yolculuk bittiğinde. Yaşananları birinci ağızdan, Gemma' dan dinliyoruz. O yüzden de kitaptaki bir çok kahramandan daha önemli bir yeri oluyor benim için. O üzüldüğünde üzülüyorum. O kime kızıyorsa ben de ona kızıyorum çünkü Gemma gibiyim kitap boyunca. Ve ortak korkular yakalıyorum onunla kendi aramda. Benim dile getiremediğim diplerdeki korkularımı o cesur bir dille anlatıyor ve bazen de yaşıyor. Yalnız başladığı hayatında yalnız kalamaz oluyor mesela ve ben de onun gibi yalnız kalmaktan korkuyorum.Yaşadığı şeyler o kadar gerçek ki...

2Balık 1Kedi'den Takas Kitap Etkinliği

Elimde çok güzel bir etkinlik keşfi var. Sonra duyduk duymadık demeyin diye şimdi hemen söylüyorum.  Bu bir " Takas Kitap Etkinliği "dir ve 2 Balık 1 Kedi ' nin fikridir. Katılmak isteyenlerin takas etmek istediği en az 3 kitabı belirlemesi ve katılmak istediğini mail ile  2balik1kedi@gmail.com adresine bildirmesi yeterli. Etkinliğin ikinci el kitap sevdalıları için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Katılım olması halinde katılımcılar arasında kura ile eşleşme olacakmış ve böylece istediğimiz kitapları birbirimizden seçebilecekmişiz. Ben kütüphanemi paylaşmayı çok sevmem, ne yalan söyleyeyim. Hatta okuduğum kitaplardan kütüphane yapma planım bile var o yüzden hep kitap sayımı arttırmaya çalışırım. Sen böyleyken nasıl oldu da sıcak baktın bu takas işine derseniz taşınma sürecinde kitaplığımı toplamam beni harekete geçirdi. Bir heves alıp bana hitap etmediği için yarım bıraktığım ve bir daha baştan başlamayı düşünmediğim kitaplar, aynı kitaptan nasıl olduğunu anla...

Kedili Ajanda ve Turuncu Tilki

Üç gündür süren ajanda arayışım bugün mutlu bir zil sesi ile sona erdi. Hele dün tüm gün fellik fellik ajanda aradım her kırtasiyenin kapısını çalarak. Özelleştirilmiş bir şeyler istiyordum ama aramalara çok geç başlamıştım. Sonra internette bir güzel ajanda görüp ilk bakışta vurulmuştum. Kendisi Kırmızı Kedi Yayınevi'nin çıkarmış olduğu "Kedili Ajanda" olmakta. Ama kitapçıda onu bulup dokunmam, internetteki ile ne kadar örtüşüyor bir görmem lazım diye düştüm yollara işte. Aradım taradım yok. D&R 'da ise son darbeyi aldım, "Bir tane kalmıştı ama tükenmiş malesef". O "malesef" beynimde çınladı desem abartmış olmam. Ben yine de görevlinin "Şuradaydı ama" dediği rafın önünde en az on dakika geçirdim. Tüm defterlerin önünü arkasını aradım çılgınca bir sevda ile. Ve elim boş çıktım oradan da. Eve gidince de internetten verdim siparişini ama kim bilir ne zaman gelir diye de eğdim boynumu öne. Zaten ocak ayının ilk haftası gitti daha da gide...

Mutlu bir kış için "Yardım"

Sevgili kış... Kışın ilk gününde atıp tuttuklarım için ne desen haklısın. Sen ne biçim kışsın diye haykırışlarımı hatırlayıp utanıyorum şu an. Bakıyorum da ortalığı kırdın geçirdin. Elin de pek bolmuş, neredeyse İzmir hariç her memlekette kar var. İzmir de pek soğuk bu sayede. Tepede güneş parlaklığıyla göz alıcı olsa da ısıtma konusu açılınca bulutların arkasında saklanıyor hemen. Hal böyle olunca bize de rüzgarı, fırtınası acayip ıslıklı ayaz günler kalıyor. Herkesin bildiği üzere İzmir için 0 derece de ölümcül soğuk sayılabiliyor. En sevdiğim kış modası var şimdi sokaklarda. Kazak üzeri kazak artı mont modası. Bere ve atkıların yardımıyla da soğuya yer bırakmayan robokop moda haftası yürümeleri. Kırmızı burun bu haftaların vazgeçilmez parçası. Neden bilmem, ben böyle soğuk zamanlarda donsam da içten içe bir mutluyumdur. Herkes şikayet eder, "uf bu ne soğuk ya" diye ben de "sorma yaa" derim ama içimden de gülümserim. Alıp o soğuğu öpesim gelir. Kışa aşkım bi başk...

Gelecekteki Ben

kaynak Az önce çok acayip bir şey yaptım. Uzun zamandır yapmak istediğim ama nedense ertelediğim bir şeydi. Derdim gelecekteki bana mektup yazmaktı. Bunun için güzel bir site duymuştum. Daha önce. Mutlu Keçi paylaştığında görmüştüm. Ama sonra site kapandı gibi şeyler duydum. Zaten adını da hatırlamadığımdan, bir de "gelecekteki ben"in rahatı kaçsın istemediğinden dur bakalım dedim. Sonra dün tekrar aklıma geldi ve bu sefer ne değiştiyse dur şunun rahatını bi kaçırayım dedim ve araştırdım siteyi. İşte burada  https://www.futureme.org/  ! Sitenin kullanımı çok kolay. Sadece kime gönderecekseniz mail adresini girip mektubunuzu yazıyorsunuz ve istediğiniz tarihe yolluyorsunuz. Sitenin söylediğine göre 2060'da ulaşacak mektuplar da varmış. Aman ben kendim 2060'a ulaşayım da mektubum ulaşmasa da olur yani dedim ve yazdım uzunca bir mektup.  Yazdıkça fark ettim ki çok merak ediyorum "gelecekteki beni". Ama bu falcıya giden bir kızın merakı değil, endişelen...