Ana içeriğe atla

Bir Dizi: Fargo

Bu yazıyı yazarken Haziran'ın ne ara geldiğini ve neredeyse bitmek üzere olduğunu hiç fark etmediğimi gördüm.Günlerin sırasını karıştırdığım yetmezmiş gibi bir de başıma aylar çıktı, eyvah eyvah!
Hobilerimin üzerine gitme konusunda zamansızlık problemi yaşıyorum işten dolayı. En kısa zamanda yoluna koymam gereken bir sürü hobim var. Kitaplarım, odamda dekorasyon olmayı bekleyen origamilerim, kartpostallarım, yazılacak mektuplarım, filmler ve diziler... Bunların bir çoğu beklemede olsa da film ve dizi izleme konusunun üzerine inatla gitmeye çalışıyorum.
Bu arada bu zamana kadar hiç izlediğim dizilerden bahsetmemiştim değil mi? O zaman bir başlangıç yapalım bu konuya da.
Son zamanlarda inanılmaz keyif alarak izlediğim bir dizi var, ki kendisi "Fargo". Dizi 1996 yapımı Coen kardeşlerin filminden (Fargo) esinlenerek çekilmiş. Ki ben hala filmini izlemedim, önceliği diziyi bitirmeye verdim. Konusuna gelince suç, kara mizah türünde olan bu dizi, bu türü sevmeyenlere bile kendini sevdirme özelliğine sahip.
Her bölüm şu yazı ile başlıyor;
"Bu gerçek bir hikayedir. Bu filmde anlatılan olaylar 2006'da Minnesota'da yaşanmıştır. Geride kalanların isteği doğrultusunda isimler değiştirilmiştir. Ölenlere saygımızdan dolayı, geri kalan her şey olduğu gibi aktarılmıştır." 
Sonra o bölümde öyle şeyler oluyor ki baştaki yazıyı düşünüp ürperiyorsunuz. Bir de suçlu olan her karaktere duyduğunuz sempatiye inanamıyorsunuz. Gerçekliği ile ilgili bu yazı her bölümde üzerine basa basa çıksa da neyse ki düpedüz kurgu. Cinayetlerin gerçek olduğu ile ilgili söylentiler var ancak karakterler hayal ürünü. O yüzden katili gönül rahatlığı ile sevebilir, sempatik bulabilir hatta ve hatta Fargo temalı not defterleri kullanabilirsiniz. Ve öyle bir not defteri bulursanız pekala bana da alabilirsiniz. Bahsettiğim karakter Lorne Malvo rolünde Billy Bob Thornton' in ta kendisi olmakta.
 Ve Lester Nygaard rolünde Martin Freeman, nam-ı diğer Bilbo (Hobbit).

Diziye damgasını vuran motto, "Ya onlar yanlış, sen doğru yoldaysan?".

Diziyi seyretmiş veya seyretmekte olanlardan benzer dizi-film önerilerini bekliyorum. İzlememişseniz de hemen izlemenizi öneriyorum.
Sevgiler,

İlham Kedisi

Yorumlar

  1. En son True Detective izledim. Harikaydı. Tabi ki izlemediysen Breaking Bad'i tek geçerim. Olağanüstü!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hafta başladım True Detective izlemeye Elif ve çok sevdim. Geç bile kalmışım diyorum teşekkürler :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meydan Okuyorum!

Ben geldiiim! Hem de öyle bir geldim ki, ellerim kollarım dolu bir şekilde! Evet, bir sürprizim var. Bu blogda daha önce yapılmamış yepyeni bir şey ile çıkageldim yine. 2017 hayatımda olduğu kadar blogumda da türlü türlü yeniliklere ev sahipliği yapıyor. Hazır lafı gelmişken şimdiye kadar çok sevdim kendisini, umuyorum aramız açılmaz diye de belirtiyor, yeni yılın kulağını ufacık bir çekiyorum. Her neyse, gelelim sürprizime... Hazır mıyız?  Ver trampetlerle gerilim müziğini hızlı hızlı;   ''  tıpıtıpıtıpı tııııııp''... Duyduk duymadık demeyin! Bu bir   CHALLENGE   , bir    SALANJ   bir   MEYDAN OKUMA  yazısıdır! İstenilen  herhangi bir şekilde adlandırmak ve hunharca katılmak serbesttir! Hodri meydan demeden önce konuyla ilgili bahsetmek istediğim şeyler var. Konumuz '' Apartman Sohbetleri ''. Ve konunun da, soruların da sahibi  İlker Gümüşoluk . YouTube'da videodan videoya zıpladığım bir gün, şans...

Sabahları 5'te uyanmak (Kargalara selam olsun)

 Ey uykucu ahali ve çok sevgili kargalar! Toplanın yamacıma, neden sabah 5’te kalkıyorum, nereden çıktı bu iş ve nereden geliyor  bu motivasyon onu anlatmaya başlıyorum.  Birden fazla motivasyon kaynağım var aslına bakarsanız. Yapmak istediklerim, yarım bıraktıklarım, sabahın sessizliği, gün doğumunun güzelliği, kendime zaman yaratma ihtiyacım falan filan diye başlıklarım uzar gider.  Ama yine de hepsi birlikte toplanıp gelse bile beni yataktan çıkarmaya yetmiyordu. Uyanmak için tek bir şartım vardı; “havanın aydınlanması” .  Sabahın karanlığı bana geceleri uyanıp işe gittiğim günleri hatırlattığı için işi bırakmamla birlikte (bilmeyenler için mini bilgi, hostestim) fark etmeden yeni bir alışkanlık geliştirmiş oldum. Hatta bu alışkanlığın kendime koyduğum bir kural olduğunu sonradan fark edecektim; ''  artık hava aydınlanmadan uyanmana gerek yok, artık karanlıkta kalkmak zorunda değilsin,artık gece uykunu bölmek zorunda değilsin... '' Bunu kendime ödül olar...

Osaka'ya Uçtum!

Turna kuşu bilinen en eski origami figürüdür. Aynı zamanda özel bir anlamı vardır. Bin tane turna kuşu yapan kişi bir dilek hakkına sahiptir. Japonlar güzel dilekleri için turna kuşu yapmayı sihirli bulurlar. Nereden mi biliyorum? Üniversite son sınıftayken keşfedip katıldığım bir origami atölyesinden. Bu atölyeden bana kalan turna kuşu figürü hiç unutmadığım, gözüm kapalı yaptığım bir şey oldu benim için. Origami kağıdı bulduğum zamanlarda şanslıydım. Ama çoğunlukla ya renkli bir kağıdı, ya bir gazeteyi, ya da eski bir kağıt parayı origamiye çevirdim. Hiç bir şey yapamadığım zamanlarda elime bir kağıt alıp katlamayı ve onu kuşa çevirmeyi sihirli buluyorum ben de. Turna kuşu sayım bin oldu mu bilmiyorum. Hala bir dilek hakkım oldu mu bilmiyorum. Büyük dileğim için en baştan oturup bin tane kağıt katlamaya başlasam iyi olur. Ama son zamanlarda evrene gönderdiğim mesajların bir şekilde iletildiğinin de farkındayım. Bundan çok önce, daha origami yapmaya bile başlamadan önce kendime -kend...