Ana içeriğe atla

(15) Kış kalp ben

İlham Kedisi'ne sormuşlar;

+ En sevdiğiniz mevsim nedir?  A) Yaz  B) .!'^+.

- B! B! B!!


Yaz benim mevsimim değil o kesin. Bu zamana kadar yaz dışındaki tüm mevsimlere ayak uydurabildim de bir tek yaz ile yaşamayı beceremedim. Yazın tası tarağı toplayıp yazlıklara kaçan bir ailenin çocuğu olsaydım amenna, o zaman yaz benim de bebeğim olabilirdi. Ama ben böyle büyümedim. O bakımdan belli bir yaşa kadar ilkbahar diye cevapladım bu soruyu. Sonra ilkbaharla aramız bazı alerjik sebeplerden ötürü açıldı. Şu anda da geniz akıntısı ile yazıyorum bu yazıyı zaten. Çok aşırı seviyorum hırkalı dolaşmayı, çiçekli yemyeşil yollarda yürümeyi, hele ki o çiçeklenen meyve ağaçlarını! Müthiş bir güzellik ilkbahar. Ama hapşururklarla, tınsırıklarla geçince ondan da keyif anlamında istediğim verimi alamıyorum.
Sonbahar da arada bir anda gelip geçiyor. Ben sonbaharı hiç yakalayabildiğimi hatırlamıyorum. Bir anda gelişiyor o tüm renk değişimleri ve sonra tüm yapraklar yerde. Çok seviyorum sevmiyor değilim ama bir anda gelip gidiyor, kışa karışıyor, bahara karışıyor  ve o hep arada kalıyor benim için.
Tüm şartları değerlendirdiğimde kış benim adamım olup çıkıyor. Versinler bana kışı, karı, yağmuru yaşarım ben. Kat kat giyinmek de benim işim zaten, bayılırım şapkaya, bereye, atkıya! Yüz milyon tane berem olması da bundandır. Benim kışın bir gününde beresiz gezmişliğim görülmüş şey değildir.
Kışın hava daha temizdir aslında. İstanbul'da egzoz ve is yüzünden bu böyle olmasa da, bu kış gittiğim şehirlerde kışın ne kadar sağlıklı bir mevsim olduğunu gördüm. Bir kere buz gibi havada mikropların hepsi ölüp gidiyor. İnsanlar dipdiri bir cilde sahip. Yaşlanmıyor alçaklar!
Sabahın ilk ışıklarında aldığın o temiz hava yok mu o temiz hava! %100 saf oksijen etkisi yapıyor İstanbul'dan gelen insana. Helsinki'yi yazmıştım Ocak ayında hatırlarsanız. O soğuğu hala unutamıyorum ama geldikten sonra tekrar düşündüm de... Uygun kılık kıyafeti verseler ben orada yaşarım ya! Burnumdan geçen o güzelim soğuk ve tertemiz hava için her şey kabulum olurdu.
Ayrıca yeni yıl gibi müthiş bir heyecan da kışa ait. Tek geçerim işte bunu!

Gel gör ki bu kış çabuk geçti benim için. Öyle kahveli, kitaplı keyifler de çok yapamadım içimde kaldı. Şimdi ise gerçeğim bahar ve alerjik rinit.

Sevgiler,
İlham Kedisi

Yorumlar

  1. Canım Arzu, çok geçmiş olsun... Belki bugünlerde postacı kapını çalar ve minnak bir sürpriz bırakır sana :)
    Görsel de çok tatlı...
    Kışın en çok kestanesini severim ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatlı balıkcığımm 🙃 O kestaneler benim de kıymetlim ya çok seviyorum. Küçükken sobanın üzerinde pişirme gibi yöntemlerimiz vardı, şimdi fırında yapıyorum eskisi gibi güzel olmuyo ama yine de yapıyorum :) Olsa da yesek şimdi. Postacıyı dört gözle bekliyoruumm 💙

      Sil
  2. Ama sizinkide güzelmiş :) yazı, Baharı sevmek elbet kolay, kolaysa kışı sevin dimi ama :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle :) Kışsever olmak kolay iş değil sonuçta 😊😊

      Sil
  3. Kusura bakmazsan Helsinki'yi görünce ben o sayfaya gittim :)
    Off kar altında kalan bisikletler, kartpostallar... Çok beğendim :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meydan Okuyorum!

Ben geldiiim! Hem de öyle bir geldim ki, ellerim kollarım dolu bir şekilde! Evet, bir sürprizim var. Bu blogda daha önce yapılmamış yepyeni bir şey ile çıkageldim yine. 2017 hayatımda olduğu kadar blogumda da türlü türlü yeniliklere ev sahipliği yapıyor. Hazır lafı gelmişken şimdiye kadar çok sevdim kendisini, umuyorum aramız açılmaz diye de belirtiyor, yeni yılın kulağını ufacık bir çekiyorum. Her neyse, gelelim sürprizime... Hazır mıyız?  Ver trampetlerle gerilim müziğini hızlı hızlı;   ''  tıpıtıpıtıpı tııııııp''... Duyduk duymadık demeyin! Bu bir   CHALLENGE   , bir    SALANJ   bir   MEYDAN OKUMA  yazısıdır! İstenilen  herhangi bir şekilde adlandırmak ve hunharca katılmak serbesttir! Hodri meydan demeden önce konuyla ilgili bahsetmek istediğim şeyler var. Konumuz '' Apartman Sohbetleri ''. Ve konunun da, soruların da sahibi  İlker Gümüşoluk . YouTube'da videodan videoya zıpladığım bir gün, şans...

Sabahları 5'te uyanmak (Kargalara selam olsun)

 Ey uykucu ahali ve çok sevgili kargalar! Toplanın yamacıma, neden sabah 5’te kalkıyorum, nereden çıktı bu iş ve nereden geliyor  bu motivasyon onu anlatmaya başlıyorum.  Birden fazla motivasyon kaynağım var aslına bakarsanız. Yapmak istediklerim, yarım bıraktıklarım, sabahın sessizliği, gün doğumunun güzelliği, kendime zaman yaratma ihtiyacım falan filan diye başlıklarım uzar gider.  Ama yine de hepsi birlikte toplanıp gelse bile beni yataktan çıkarmaya yetmiyordu. Uyanmak için tek bir şartım vardı; “havanın aydınlanması” .  Sabahın karanlığı bana geceleri uyanıp işe gittiğim günleri hatırlattığı için işi bırakmamla birlikte (bilmeyenler için mini bilgi, hostestim) fark etmeden yeni bir alışkanlık geliştirmiş oldum. Hatta bu alışkanlığın kendime koyduğum bir kural olduğunu sonradan fark edecektim; ''  artık hava aydınlanmadan uyanmana gerek yok, artık karanlıkta kalkmak zorunda değilsin,artık gece uykunu bölmek zorunda değilsin... '' Bunu kendime ödül olar...

Osaka'ya Uçtum!

Turna kuşu bilinen en eski origami figürüdür. Aynı zamanda özel bir anlamı vardır. Bin tane turna kuşu yapan kişi bir dilek hakkına sahiptir. Japonlar güzel dilekleri için turna kuşu yapmayı sihirli bulurlar. Nereden mi biliyorum? Üniversite son sınıftayken keşfedip katıldığım bir origami atölyesinden. Bu atölyeden bana kalan turna kuşu figürü hiç unutmadığım, gözüm kapalı yaptığım bir şey oldu benim için. Origami kağıdı bulduğum zamanlarda şanslıydım. Ama çoğunlukla ya renkli bir kağıdı, ya bir gazeteyi, ya da eski bir kağıt parayı origamiye çevirdim. Hiç bir şey yapamadığım zamanlarda elime bir kağıt alıp katlamayı ve onu kuşa çevirmeyi sihirli buluyorum ben de. Turna kuşu sayım bin oldu mu bilmiyorum. Hala bir dilek hakkım oldu mu bilmiyorum. Büyük dileğim için en baştan oturup bin tane kağıt katlamaya başlasam iyi olur. Ama son zamanlarda evrene gönderdiğim mesajların bir şekilde iletildiğinin de farkındayım. Bundan çok önce, daha origami yapmaya bile başlamadan önce kendime -kend...